Taşımalı göz boyama ve kandırma savaşı… – Hüseyin Yahya CEVHER
Baharın gelişiyle havanın yumuşaması ve hafif bir esinti ile güzel kokuların yayılması ve bu atmosferi teneffüs etmek beni en çok mutlu eden durumlardan bir tanesidir. 21 Mart günü ilkbaharın gelişini müjdelerken ülkemiz başta olmak üzere çevre coğrafyalarda 21 Mart Nevruz Günü olarak coşkuyla kutlanmaktadır.
Farslar, Kürtler, Zazalar, Azeriler, Anadolu Türkleri, Afganlar, Arnavutlar, Gürcüler, Türkmenler, Tacikler, Özbekler, Kırgızlar, Karakalpaklar, Kazaklar tarafından kutlanan geleneksel yeni yıl ya da doğanın uyanışı ve bahar bayramı olarak tarif edilen Nevruz herhangi bir sınırlandırmaya tabi tutulamayacak kadar şümullü bir olgudur.
Özellikle son yıllarda Nevruz Bayramı vatanımızı bölüp parçalamak isteyenler için kullanılacak bir malzeme olmuş, bugün yapılan kutlamalar siyonist siyasete alet edilerek halkların barış ve mutluluk günü adeta bir ayrıştırma ve nifak gününe çevrilmiştir. On binlerce cana kıymış devlet eliyle kurulduğu ve başındaki caninin de MİT’in elemanı olduğu artık sokaktaki çocuklar tarafından bile bilinen PKK terör örgütünün propagandasının yapıldığı etkinliklere dönüşmüş olan veya dönüştürülen Nevruz’un kahraman Kürt halkıyla hiçbir alakası yoktur.
Televizyonlarda, gazetelerde büyük kalabalıkları ve PKK bayraklı-cani teröristbaşı Apo posterli gösterileri görenlerin beni kendi kurguladığım hayal dünyamda yaşamakla itham etmeden önce aşağıdaki satırları okumalarını rica ediyorum.
Geçtiğimiz günlerde ilçemizde belediye tarafından açılan Gençlik Merkezi’nin açılışına 600 kilometre uzaklıktaki mevcut belediyeyi idare eden başkanın partisinin gençlik kollarından katılımın olduğunu ve yalandan bir gençlik merkezi açılışı için bile çevre şehirlerden şakşakçı getirildiğini biliyorum. (Not: Halkımız bedava olduğu için gezip, görüp ufkunun açılması için bu tarz miting turlarına katılmaktadır. Zaten uyanık olanlar mitinge hiç katılmadan işlerine güçlerine bakmaktadır. Kurtulamayanlar ise zorla şakşakçılık yapmak zorunda bırakılmaktadır.)
Yine bir vesileyle görüştüğüm bir polis memurunun başbakana küfretmesi üzerine hayırdır diye sorduğum soruya, “yarın sabah nöbetten çıkacam, amirimiz başbakan geleceğinden sivil olarak gelip meydanda beklememizi söyledi. benim nöbet istirahatim var dinlenmem lazım” şeklinde verdiği cevabı kulaklarım duydu, gözlerim de bu olaya şahitlik etti.
Ayrıca bulunduğumuz ilden 1000 kilometre uzaklıktaki ile uçakla o ille alakalı öncü şahsiyetlerin rica minnet götürüldüğü ve orada etkilerini kullanarak halktan destek/oy talep ettiklerini de çok iyi biliyoruz.
Gelinen bu noktada daha taze olan bir hadise aslında olayı tam netleştirecektir. İzmir’de miting yapan AKP’nin şehir dışından on binlerce kişiyi taşıyarak buraya getirdiği dolayısıyla İzmir Gündoğdu meydanında 180000 kişilik “mahşeri” bir kalabalık oluşturulduğu herkesçe malumdur. Hatta İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı için aday olan Binali YILDIRIM bu durumu “İzmir’e Hoşgeldiniz” gafıyla belgelemiştir. [1] Hele hele İzmir’de bir vatandaşın Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday olan Melih GÖKÇEK’in resminin bulunduğu bayrağı taşıması ile tezimizin ne kadar doğru olduğunu yeni örneklerle desteklemenin gereksiz olduğu izahtan varestedir.
Halk arasında sık sık duyduğum sizin de mutlaka duyduğunuzu düşündüğüm “Bunlar da iyi adam toplamış ya…” ifadeleri malumunuzdur. Her siyasi parti her miting yaptığı yerde irili ufaklı ama televizyon ekranlarından alanı doldurduğunu gördüğümüz, gazetelerden ise kum gibi adam kaynıyor zannettiğimiz mitingler yapmaktadır. Oysa gerçek aynen yukarıda izah ettiğimiz gibi taşımalı mitingçilikten başka bir şey değildir.
2011 Genel Seçimleri’nde Konya’da Saadet Partisi yüzde 2,2 oy almıştır. Bu da 25284 oya tekabül etmektedir. Oysa Saadet Partisi’nin kalesi olarak adlandırılan Konya’da yapılan mitinglere yaklaşık 100000 kişi katılmaktadır. İşte bu da taşımalı mitingçiliğin geldiği noktayı anlamamız için ek bir örnektir.
Gelelim Diyarbakır’da yapılan Nevruz kutlamaları adı altında kamufle edilmiş açılım/satılım/bölünüm/ayrılım sürecinin katılımcılarına. Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da Nevruz kutlamalarını organize eden BDP ve HDP, Nevruz’un ana günü olan 21 Mart’ta bu kutlamayı eş zamanlı yapmak yerine her gün bir ilde/mekanda bunu yaparak bir güç gösterisi yaptığını zannetmektedir. Oysa halkımızın ne kadar uyanık olduğunu içerisinde bulundukları gafletle unutan bu sözde Kürt halkını düşünen özde siyonistlerin halktan en ufak bir tabanı yoktur. Mutlaka rejime karşı ve bölgeye uygulanan yaklaşık yüzyıllık zulmün etkisinden dolayı kimi kardeşlerimiz bunların gerçekten Kürt halkının iyiliğini düşündüğünü zannedip destekleyebilir ama halkımızın büyük bir kısmı siyasi partilerin ne mal olduğunu bilir, tavan ve tabanı her daim ayırır. Sonuç olarakta rejime karşıymış gibi görünen kişi/kurum/kuruluşlara yüzyıldır bölge halkına zulmeden sisteme inat isteyerek veya istemeyerek destek vermiş gibi olmaktadır. Bu noktada Türkiye’de kesinlikle düzgün bir seçim sistemi olmadığını, halkın verdiği oyların en ufak bir itibarının bulunmadığını, seçim sonuçlarının oluşturulan algı ile paralel bir şekilde küresel emperyalizm ve siyonizm tarafından belirlendiğini söyleyelim. Bu noktada medya eliyle yapılan kandırma savaşı devreye girmekte ve taşımalı göz boyama ile halkın sonuçların gerçek olmadığını algılamasına izin verilmemektedir.
Dün televizyon seyretmeye fırsatı olanlar görmüştür istisnasız tüm kanallar Diyarbakır’dan canlı yayın yaparak teröristbaşı cani katil Apo’nun mesajı okunurken seyirci olan halka ülkenin geldiği acı durumu aktarmıştır. Tüm kanallar terör örgütünün propaganda aracı haline gelmiştir. Aynen bir başbakan, bir cumhurbaşkanı gibi mesajları canlı yayınla halka aktarılmıştır. İşte bir kez daha PKK’nın devletin direk desteğiyle, medyanın gücüyle halktan tamamen kopuk bir şekilde hareket ettiği böylece belgelenmiş oldu, bunu da dikkatlerden kaçırmamak gerekir.
Başta Diyarbakır halkı olmak üzere genel Kürt halkının BDP, HDP, DTP, KCK gibi rejim temelli unsurları desteklemediğinin en büyük belgesi 15 Aralık 2009′da DTP’lilerin milletvekilliğinden topluca istifa kararı alarak sine-i millet mesajı vererek Diyarbakır’a giderek çadır kurmasıyla başlayan süreçte açıkça ortaya çıkmıştır. Halkın kendilerini coşkuyla karşılayacağını zanneden bu işbirlikçi uşaklar, kahraman Kürt halkından ağır bir darbe yemiştir. Halk tarafından en ufak bir katılımın olmadığı boykot çadırlarına da Avrupa’dan güya demokratik destekçiler gelmiştir. Ne diyelim o zaman yaladıkları avuçlarını bir kez daha ve bir kez daha ve bir kez daha yalayacaklarını hatırlatalım.
Diyarbakır ve Batman ülkemizdeki en müslüman, kahraman, cefakar, vefakar insanların yaşadığı beldelerdir. Dolayısıyla halk düşmanları bu iki şehir temelinde yıllardır fitne-fesat çatışmalarını sürdürmekte halkları PKK-Hizbulvahşet, BDP-Hüdapar eksenli çatışmaların içerisine sokmaya çalışmaktadır. Ama basiretli, ferasetli ve bilinçli halkımız asla oyunlara gelmemektedir, gelmeyecektir.
21 Mart 2014 Nevruz bayramımız, yeni yılımız, zalimler için yaşasın cehennem sloganıyla zalimlerin yok oluş sürecinin hızlanmasına vesile olur, İnşAllah.
Vesselam.
(1)http://www.aktifhaberci.net/izmirde-yine-tasimali-miting/