Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, bölge ülkelerinin terörle mücadeleye verdiği desteği olumlu karşıladıklarını açıkladı.
Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, el-Menar televizyonuna verdiği mülakatta Lübnan’da ve bölgede yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.
Konuşmasına hac sırasında yaşanan ve yüzlerce kişinin ölümüyle sonuçlanan olaylardan duyduğu üzüntüyü dile getirerek başlayan Hizbullah Genel Sekreteri Suudi yetkililerin ölümlerden hacıları sorumlu tutan açıklamalarını reddederek bundan organizasyonu yapan Suudi yönetiminin sorumlu olduğunu söyledi.
Seyyid Hasan Nasrullah, Suriye’deki gelişmelerle ilgili olarak yaptığı açıklamada, hedefi Suriye yönetimini devirmek olan savaşın üstünden geçen beş yılın ardından bugün gelinen noktanın tüm baskılara rağmen Suriye’nin ve müttefiklerinin direnişi sayesinde olduğunu söyledi.
Amerika’nın IŞİD ve Suriye stratejisinin başarısız olduğunu belirten Seyyid Hasan Nasrullah, İran’ın nükleer anlaşmadan dolayı Suriye’yi terk edeceğine dair beklentilerin ve yapılan yorumların boşa çıktığını söyledi.
Suriye’nin müttefiklerinden İran’ın tutumuyla ilgili açıklamada bulunan Nasrullah, şunları söyledi:
“İran’ın Suriye’de istediği Suriye’nin Direniş Ekseni’nden kalmasıdır. İran, Suriye’nin iç işlerine hiçbir şekilde karışmıyor. Bu konudaki tüm iddialar yalandır. Suriye’deki kararlar tamamen Suriyelilere aittir. İran’ın tüm çabası Suriye’nin teröristlerin eline düşmesini önlemeye yöneliktir. Biz bu cepheye herkesin yapacağı yardımı olumlu karşılarız. Çünkü onlar, bu katılımlarıyla Suriye’yi ve bölgeyi tehdit eden tehlikenin önlenmesinde pay sahibi olmuş olacaktır.”
Diğer bölge ülkelerinin de terörle mücadeleye katılmasından memnuniyet duyacaklarını belirten Nasrullah, Türkiye’nin terörle mücadeleye yapabileceği katkı için de şunları söyledi:
“”Örneğin Türkiye’nin IŞİD’den petrol alımını durdurması, teröristlerin geçişine izin vermemesi, sınırlarından silah ve diğer imkanların geçişini durdurması yeterlidir. Bu, terörle mücadeleye büyük bir hizmet olur.”
Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, Zebedani, Foa ve Kefarya’yı kapsayan ateşkes anlaşması ile ilgili olarak da şunları söyledi:
“Zebedani ve civarındaki köylerde toplanan teröristler, Şam ve sınır güzergahı için bir tehdit oluşturuyordu. Dolayısıyla bu kentlerdeki savaş Suriye ve Lübnan için bir onur meselesiydi ve tıpkı Kusayr’daki savaşa benziyordu. Bu sebeple Suriye ordusu, Halk Savunma Güçleri ve Hizbullah arasında koordinasyon kuruldu ve Zebedani’daki teröristlere karşı savaş başladı.
Zebedani’deki savaşı 1 Temmuz’da başlattık. İki haftadan kısa bir sürede teröristler çok zorlu bir durumla karşı karşıya kaldılar.
Biz tüm tepelere ve alan olarak kentin büyük bölümüne hakim olduk. Teröristler, diğer gruplardan yardım istemeye başladılar. Zebedani’de Nusra Cephesi ve Ahrar Şam bulunuyor. Aynı gruplar İdlib’de ve Foa ve Keferya’da da mevcut.
Müzakerelerin başında Steffan De Mistura, Tahran’a gitti ve muhalif silahlı gruplar bizden sizinle Keferya ve Zebedani konusunda aracılık yapmanız hususunda konuşmamızı istedi’ dedi.
Plan basitti, burada ateşkese karşılık oralarda da ateşkes isteniyordu. İran bu konuda sadece arabuluculuk yaptı hiçbir şekilde karar verici olmadı. Suriye tarafı da karar konusunda ilzam edilmedi.
İranlılar planla ilgili temaslarını bildirdiler. İstişare üyelerinden biri de bizdik. Bir müddet düşündükten sonra planı ilerletmek ve Foa-Kefarya sorununun çözümü için Zebedani’yi başlangıç yapmak istedik.
Foa ve Kefarya, 7 aydır tam bir kuşatma altında ve sürekli saldırı altında bulunuyor. Suriye’nin buna bir çözüm bulması gerekiyordu. Bu çözüm de Foa ve Kefarya’dakilerin çıkışının kolaylaştırılması için zemin hazırlamaktı.
Zebedani çok daha kısa sürede kontrol altına alınabilirdi; ancak bu anlaşmanın söz konusu edilmesi üzerine bunu bir fırsat olarak görüp Foa ve Kefarya meselesinin çözümü yönünde kullanmak istedik.
Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, Zebedani, Foa ve Kefarya konusunda yapılan ateşkes anlaşmasının içeriği ile ilgili olarak da şunları söyledi:
“Anlaşma iki aşamadan oluşuyor. Birinci aşama, silahlı grupların ve yaralılarının Zebedani’den çıkmasını ve burada hiçbir silahlının kalmamasını kapsıyor. Silahlı gruplar ve yaralıları İdlib’e gidecekler. Zebedani’de eğer sivil varsa isteyen silahlı gruplarla birlikte İdlib’e gidebilecek isteyen orada kalabilecek.
Sonra Foa ve Kefarya’daki 18-50 yaş aralığındaki sivillerden oluşan 10 bin kişi istedikleri yerlere nakledilecek. Bu birinci aşamanın bitmesinden sonra Bakkin ve Madaya’yı da içeren 6 aylık ateşkes başlayacak İdlib’de Foa ve Kefarya çevresindeki köyleri de içeren bu anlaşma BM gözetiminde olacak.
Zebedani savaşı kapıları açmıştı; zira karşı taraf çok sayıda militana sahipti ve bunlar ya yakalanacak veya öldürülecekti, bunların çıkışı olmadığı için üçüncü bir seçeneği bulunmuyordu.
Zebedani’deki ilk hedef, ilk iki haftada kentin kurtarılması ve sınırların güvenli hale getirilmesiydi. Ancak daha sonra Foa ve Kefarya sorununun da çözülmesine karar verildi. Bu arada Foa ve Keferya halkını direnişlerinden dolayı tebrik ediyorum.
Biz Suriye’de üzülerek savaşıyoruz. Bu kadar güç ve askerle Mescid-i Aksa’yı kurtarmak için savaşmayı isterdik. Biz üzüntü içinde bu savaşa girmeye mecbur olduk; İsraillilerle ise sevinç ve mutlulukla savaşıyoruz. Ama zaman geri alınacak olsa Hizbullah Suriye savaşına daha erken girer ve bunu geciktirmez.
Hizbullah genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, İsrail’in Suriye krizine yönelik tutumu konusunda da şunları söyledi:
“Suriye’de yaşanan gelişmelerden en büyük faydayı İsrail elde etti. Ben İsrail’i başından beri izliyorum. Onlar önceleri tereddüt içindeydi. Ama şimdi önlerinde iki seçenek olduğunu görüyorlar.
Birinci seçenek Esad’ın kalmasıdır. Suriye zayıflamış olsa bile bu, Direniş için büyük bir zaferdir.
İkinci seçenek ise silahlı grupların zafer kazanmasıdır. İsraillilere göre silahlı gruplar kazanırsa Suriye artık bir daha kendini yönetemez, sonuçta da İsrail için hiçbir tehlike kalmaz. Çünkü bu silahlı gruplar Hizbullah’la müttefik olmayacaklar. Tel Aviv Suriye’nin bölünmesini istiyor.
Yeni uluslararası tutum, Suriye yönetiminin kalması yönündedir. Bu İsrail için memnuniyet verici olmayacaktır. Çünkü Suriye yönetiminin kalması, İsrail’e tehdit oluşturan Direniş Ekseni için zafer olacaktır.
İsrail Başbakanı Netanyahu, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Suriye konusundaki görüşünü yakından öğrenmek için Rusya’ya gitti. Söylendiğinde göre İsrail, hiçbir Rus silahının Suriye’de Hizbullah’ın eline geçmemesi ve Rusya’nın Suriye hava sahasında rol oynamaması konusunda garanti almak istediler.”
Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, İsrail’in Mescid-i Aksa’yı zaman ve mekan olarak bölerek gerçekleştirdiği son saldırganlığın sebepleriyle ilgili olarak da şunları söyledi:
“İsrail, Arap ülkelerinin parçalanmışlığından ve Filistin’e olan ilgisizliklerinden yararlanıyor. İsrail Arap toplumu diye bir şeyin olmadığını düşünüyor. Mescid-i Aksa konusundaki son adımlarını da bunu temel alarak atıyor.
Mescid-i Aksa için öngördüğümüz en büyük tehlike, bu mescidin yıkılıp onların tapınak dediği şeyin inşa edilmesidir. Onlar şimdilik bunun çok zor olduğunu bilmekle birlikte bu yönde sessizce ilerliyorlar.
Mescid-i Aksa’nın zaman ve mekan olarak bölünmesi bu mescidin saygınlığını kırmıştır. Mescid-i Aksa’ya yönelik ciddi tehditler, Filistin içinde ve çevresinde İsrail’in tahammül edemeyeceği gelişmelere neden olacaktır. Araplar, Amerika ve Avrupa’dan İsrail’in Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırılarını durdurmasını isteyebilirler.
Biz Mescid-i Aksa meselesiyle ilgiliyiz. Mescid-i Aksa’nın savunulması konusundaki her türlü denklemin bir parçasıyız.”
Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, bu bölümdeki açıklamalarında son olarak Hizbullah’ın İsrail’le muhtemel savaşına değinerek bu savaşın zamanına dair kesin bir şey söylenemeyeceğini ve her an olacakmış gibi hazırlıklı olmak gerektiğini söyledi.