Korkmayacak adamları korkuttular – Hüseyin Yahya CEVHER
Korkmayacak adamları korkuttular – Hüseyin Yahya CEVHER
Geçtiğimiz günlerde babamla beraber alışverişe giderken kendisinin çok dikkatli ve yavaş bir şekilde araç kullanmasını gözlemledikten sonra dilimden bu sözler döküldü: Korkmayacak adamları korkuttular…
Çocukluğumdan beri babamla gezmekten zevk alırım ve gezi esnasında da kendisini gözlemlerim. Her oğlun babasını gözlemleyerek ondan örnek aldığını açıklamaya gerek yok herhalde. Bu seferki yolculuğumuzda hemen emniyet kemerimi takmamı söyleyerek ceza yemek istemiyorum diye de ardından ekledi.
Şeyh Edebali’nin söylediği “Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli (gözüpek) derler.” sözüne tam namzet olan babam, aynen sözdeki gibi çevreden “deli” lakabını almış ve buna yakışacak hareketleri gerekli ortamlarda yapmaktan asla çekinmemiştir. Ama gelinen süreçte bu deli dolu adamı bile tabiri caizse hizaya getirmeyi başardılar. Nasıl mı?
Ceza kese kese…
Öncelikle açıklamamız gerekir ki her ne kadar sisteme karşı olsak ta trafik kurallarına uymanın gerekli olduğunu biliyor ve kabul ediyoruz. Fakat trafik kültürü cezayla değil saygıyla gelişir. Hele hele ekonomik anlamda dar boğazda olan halkımıza üst üste attığı her adımda trafik cezalarının gelmesi bardağı taşıran son damla oldu, olmak üzeredir.
Çevremin nabzını tutmayı, mini anketler yapmayı hep sevmişimdir. En sık sorduğum sorular trafik cezası yediniz mi? ile başlayan soru gruplarıdır. Bugüne kadar edindiğim izlenim arabası olup, trafikte biraz zaman geçiripte ceza yemeden hayatını sürdüren sürücü sayısı yüzde 5′ten azdır.
O senin kişisel görüşün o kadar yoktur diyenler için hemen resmi bir rakam verelim. İstanbul’da 30 Aralık 2013-5 Ocak 2014 günleri arasında durdurulan 36453 araçtan 30782′sine ceza kesildi. Bu rakam yüzde 85′e tekabül etmektedir. Haberlerde İstanbul’da 31000 araca ceza kesildi diye verilen bu bilgiyi araştırdığımızda durdurulan 36000 araçtan 31000′ine cezanın kesildiğini öğrenince, hem siyonist/yandaş/yavşak medyanın olayları çarpıtmadaki rolünü bir kez daha gördük, hem de bu vicdansızların nasıl acımadan halkın cebindeki son kuruşa göz diktiklerini bir kez daha anlamış olduk.[1]
Trafik kuralları belli, ihlal eden cezayı yer kardeşim diyebilirsiniz ama bunların koyduğu kanunlar halkın uygulama gücünü aşıyor. Birde çifte standart var tabii ki. Örneğin açın ikinci el araba satışı yapılan internet sitelerini vizesi/muayenesi geçmiş bir şekilde satılan araçların büyük bir çoğunluğu polis memurlarına aittir veya polis memurlarına yakın kişilere aittir. Sıradan vatandaş bir uygulama/çevirme esnasında çok rahat bir şekilde bir veya bir kaç suçtan ötürü cezalandırılabilir, mutlaka bir eksik vardır. Ama günümüzde belli etiketlerin, belli noktalarda tanıdıkların varsa kimse sana dokunamaz. Polis memurlarının bile bu kadar tolere edildiği bir ceza sisteminde büyükbaşların neler yapabileceğini varın siz düşünün…
Dün gündeme getirilen Afyonkarahisar Valisi İrfan Balkanlıoğlu’nun sadece görevini yaptığı için bir polis memuruna “Aferin, devam et o.. çocuğu” diye hakaret ettiği iddialarını bir çoğunuz görmüştür. Kısaca hatırlayacak olursak Balıkesir’in Sındırgı Ak Parti İlçe Başkanı Danyal Eroğlu’nun aracına trafikten men cezası veren polis memuru Ö.K.’ye, Afyonkarahisar Valisi İrfan Balkanlıoğlu’nun, “Aferin, devam et o.. çocuğu” diyerek hakaret ettiği öne sürüldü. Tabii sonradan Afyonkarahisar Valisi İrfan Balkanlıoğlu iddiaları yalanladı. Olayın dikkat çekici yanı gecenin 03:00′ünde bir siyasi partinin ilçe başkanı’nın tabiri caizse koskoca valiyi arayarak trafikte bir geçiş üstünlüğü torpili yaptırma çabasıdır. Bu bahsi geçen polis memuru Ö.K’nin sıradışı hareketi nedeniyle kamuoyuna yansımış olan küçük bir örnektir, asıl önemli olan dayısı olmayanların cayır cayır ödediği cezalardan, birilerinin hep kafa sallayarak kurtulmasıdır. İşin bir diğer ilginç yanı ise Afyonkarahisar Valisi İrfan Balkanlıoğlu’nun kendini savunurken “Bir vali böyle bir şey söyler mi polis memuruna.” savunmasıdır zira halkın gözüne baka baka gavat diyen valiler hala görevinin başındayken bir başka valinin de polis memuruna veya herhangi bir başka kişiye bu şekilde hakaretler etmesi gayet olağandır diye düşünüyorum.
Bütçenin 200′de birinin trafik cezalarından temin edildiği[2], 2013 yılında 13 milyon 24 bin 764 trafik cezasının kesildiği [3], 2014 yılı bütçesinde trafik cezalarından beklenen gelirin yüzde 44 artırıldığı [4], 3,8 milyon aracın muayene parasını ödeyecek gücü olmadığından muayenesiz dolaştığı [5], fahri trafik müfettişliği gibi saçma sapan bir sistemle sebepsiz yere şerit değiştirmek diye adlandırılan uyduruktan cezaların halka yağdırıldığı[6] bir ortamda aklı selim bir şekilde, düzgünce nasıl hayat sürdürülebilir birisi bana anlatırsa çok memnun olurum, zira bu ve benzeri hareketler kanıma dokunuyor, beni çileden çıkarıyor, psikolojimi bozuyor, gitgide kendimi kontrolsüz bir güç gibi hissetmeye başlamama sebep oluyor.
Yazının başlığından bu tarz zulümlerden/saldırılardan sonra korkacağımız, geri adım atacağımız gibi bir sonuç çıkarılmasın bunun böyle olmadığını ve olmayacağını Üstadımız Bediüzzaman Said-i Nursi’nin en güzide/öncü talebesi Mehmed Kayalar ağabeyimiz küfrün suratına bir şamar gibi indirdiği şu mısralarda anlatmaktadır:
Hakkı İlân
Görmemiş tarih-i âlem böyle zalim bir eli,
Şermesar ettin aduv, cevrinle hep müstakbeli..
Sinemi açtım, cefanın tığı incitmez beni;
Görmüşüm zira cefa damında cennet gülşeni…
Hapsi-zindanın, kelepçen, ruhuma tacı serir;
Zulmü-bidadın be gaddar, cehdime revnak verir…
Tığı-zulmün, damı cellâdın, cefan, bilmem nese;
Hapsi-zindanın bize darül-ilim bir medrese…
Din için ettik feda can hanuman evlâdı biz…
Dökse gök, fışkırsa mevt dağlar zemin ateş deniz..
Tarumar oldun sükûtumdan hitabı-etmeden,
Söyle hain söyle kıvranman telaşın hem neden..
Mansıbın, arzun ve rütben izzi – cahın, esfeli,
Hizbi – Kur’andan be hey zalim çek o bedbaht eli…
Sayhasından azmimin mevcler saçar ummanı – dil.
Böyle ummanlarda seyran, ey zelil haddin değil..
Dehşetin, Zulmün, cefan bu azmime şiddet katar…
Yelkeni kopmuş gemin, haşmetli mevcemden batar…
Kâfir etmez zulmünü hattâ o cani eşkiya,
Bir kızarmaz yüz ki; beklenmez hayasızdan haya..
Kahri – Bidad zulmü – istibdadı elhak çiğnerim..
Hakka nazır, hakkı natık, hakkı ilân eylerim.. [7]
(Bu muhteşem haykırışın bazı bölümlerini iktibas edecektim ama bölmeye gönlüm razı olmadı, biraz uzun oldu ama faydalı olur İnşAllah…)
İşte bu durumda ve her durumda yegane yardımcımız, tek dayanak noktamız yüce Allah(cc)’tan başka sığınacak bir yerimiz olmadığından yine yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’den bu halk düşmanlarına uygun cevaplar bularak ve kısa bir dua ile yazımızı noktalamak istiyoruz.
‘Biliniz ki, Allah’ın lâneti zalimler üzerinedir.’ (11/18)
‘Artık alevli ateştekiler Allah’ın rahmetinden uzak olsun/ kahrolsunlar!’ (67/11)
“Zalimler topluluğu Allah’ın rahmetinden uzak olsun!” (11/44, 23/41)
“Keşke size karşı (koyacak) bir gücüm olsaydı, ya da sağlam bir desteğe dayanabilseydim.” (11/79)
“Ey Rabbimiz! Gerçekten sen Firavun’a ve onun ileri gelenlerine dünya hayatında nice zinet ve mallar verdin. Ey Rabbimiz, yolundan saptırsınlar diye mi? Ey Rabbimiz, sen onların mallarını silip süpür ve kalplerine darlık ver, çünkü onlar elem dolu azabı görünceye kadar iman etmezler.” (10/89)
Son olarak biz de şöyle yakarıyoruz:
Ey erişilmez gücün sahibi olan, mazlum ve güçsüzlerin iniltilerini duyup onlara merhamet eden Allahım!
Ey göklerin ve yerin ordularının yegane sahibi olan Allahım!
Gücünü göstermek ve azgınların kibrini kırmak için, tarih boyunca yıldırımlarla, sel sularıyla, kasırgalarla, kıtlıkla, hastalıklarla, taş-haşerat yağdırarak ve çeşitli belalarla nice azgınları helak eden Allahım!
Mazlumlara yardım et, onları koru!
Azgın zalimlere de Celâl, Kahhâr, Cebbâr, Azîz Züntikâm isimlerinle tecelli ediver.
Elbette Sensin çaresizlerin sığınağı, güçsüzlerin dayanağı ve Sensin duaları işitip icabet eden. Bizim de dualarımızı kabul et.
Amin.
Vesselam