Davutoğlu duymasın: CIA’in eski Türkiye şefine göre Esad’la barışmanın vakti geldi
CIA’in eski Türkiye büro şefi olarak bilinen Graham Fuller, Suriye’de gelinen noktada Beşar Esad yönetimiyle barış yapmanın en iyi seçenek olduğunu yazdı.
Fuller Amerikan internet gazetesi Huffington Post için kaleme aldığı makalede, IŞİD’e karşı destekleyecek ‘iyi muhalifler‘ aramak yerine iç savaşa son verilip Esad’ın görevde kalmasının bölgeye istikrar getirecek tek yöntem olduğunu belirtti.
Fuller, Suriye’de ‘eski düzen‘e dönmenin ‘kendi politikasının esiri haline gelen‘ Türkiye’nin de işine yarayacağını yazdı; Esad yönetiminin ‘Suudi Arabistan tarafından sözde Şiiliği nedeniyle saldırıya uğrayana dek hiçbir zaman gerçek bir ‘mezhepçi’ devlet gibi davranmadığına‘ dikkat çekti.
Fuller’ın makalesinin tam metni şöyle:
İlk amaç iç savaşı bitirmek olmalı
Ortadoğu’nun başı hayatım boyunca görmediğim kadar büyük bir belada. Birçok açıdan bakıldığında da durum kötüleşmeye devam ediyor; sürekli ABD’ye karşı yeni düşmanlar ortaya çıkıyor. Hem Doğu’dan hem Batı’dan, bizimle savaşmaya hazır olan, hempsi de kafa kesme ve bombalamaların kanlı afrodizyakına kapılmış haldeki dışlanmış gençşer bölgeye akın ediyor.
ABD ve diğer ülkelerin çoğu, haklı olarak Irak ve Suriye’deki vahşi iç ihtilafları bastırmaya çalışıyor; ki bu ihtilaflar, cihatçı İslam Devleti’ni yayılmasıyla en kötü noktaya gelmiş durumda. Hal böyleyken, Washington Ortadoğu’daki düğümü çözmenin en etkili yolu olarak önce Suriye’deki iç ihtilafa son vermeye çalışmalı.
Türkiye ve bölgesel devletler kumar oynadı
Arap Baharı’ndaki halk hareketlerinin 2012’de Tunus, Mısır, Libya ve Yemen’deki liderlikleri devirmesin ardından, Suriye’deki Esad rejiminin de sırada oldupu düşünülüyordu. ABD, Türkiye, Suudi Arabistan ve diğer bölgesel devletler, yerine kimin geçeceğiyle ilgilenmeden, dışarıdan küçük bir desteğin Esad’ı devrimeye yeterli olacağını düşünerek kumar oynadı.
Esad dikkat çekici biçimde hünerli
Bu kumar tutmadı ve Esad önce içerideki silahlı muhalefete, ardından da ABD, Türkiye, Suudi Arabistan ve diğerlerinin desteklediği yabancı silahlı muhaliflere karşı iktidara tutunmak konusunda dikkat çekici biçimde hünerli olduğunu kanıtladı. Suriye ihtilafı, Esad’la savaşmak açısından Müslüman dünyanın her yerinden radikal cihatçıların aklını çeldi. Bu grupların birçoğu IŞİD’e sempati besliyor ve bazı cihatçılar ideolojij açıdan olmasa bile taktik açısından IŞİD’e düşmanlık beslese de, örgütün yayılmasını kolaylaştırdı.
Savaşı manipüle edemeyiz
ABD veya bir başka Batı ülkesinin istihbarat servisleri, Suriye’deki ihtilafı bizim istediğimiz biçimde manipüle edebilecek türden karmaşık bir stratejik ve taktiksel kavrayışa sahip değil. Bu ihtilaflar, dış güçlerin ikna edici biçimde kontrol edemeyeceği türden, son derece iç içe geçmiş ideolojik, kişisel, bölgesel, dini, taktiksel ve aşiret bazlı farklılıklara göre şekilleniyor. Washington’ın sadece bombalar fırlatma ve bazı cihatçıların diğer cihatçılara karşı saldırılarını desteklemektan başka yönteminin kalmamasının nedeni de bu.
ABD’nin önceliği artık Esad değil
Ve her şey giderek kötüleşiyor. Washington İslam Devleti’nden öyle korkuyor ki, Esad’ın düşürülmesi artık ABD’nin öncelikli hedefi değil. Bununla birlikte, bizim Esad’a karşı desteklediğimiz güçlerin birçoğu aynı zamanda İslam Devleti’ni doğrudan veya dolaylı olarak desteklerken, Suriye’de başarılı olmak neredeyse imkansız.
Esad rasyonel bir lider
Esad yakın vadede devrilmeyecek. İdeal bir yönetici olduğunu söylemek zor ama kendisi rasyonel bir lider; uzun zamandır işleyen bir devletin başında ve devrilmesinden sonra ülkeyi kimin yöneteceğinden veya iç anarşiden haklı olarak korkan birçok Suriyeli tarafınfan destekleniyor. Yeni muhafazakarların söylemlerinin aksine, Ortadoğu’da ABD’ye hakiki bir tehdit yöneltmiyor.
Suriye’de El Kaide’yle birlikte savaşıyoruz
Durumu kabullenmenin, başarısızlığı itiraf etmenin ve iç savaşa son verip cihatçıları ülkeden atmasına yardım etmesek de izin vermenin vakti geldi. Aynı anda hem Esad’dan hem de (IŞİD gibi) ondan nefret eden cihatçılardan nefret edemeyiz. Kabaca söylemek gerekirse, Suriye’de El Kaide’yle birlikte, Irak’ta El Kaide’ye karşı savaşıyoruz. Fakat Suriye’de düzenin yeniden tesis edilmesi, Irak, Lübnan, İsrail ve Ürdün sınırlarında da düzenin yeniden sağlanması için hayati önemde.
Esad’ın iktidarda kalmasına izin vermek aynı zamanda, Suudi Arabistan tarafından sözde Şiiliği gerekçesiyle saldırıya uğrayana dek Ortadoğu’da hiçbir zaman gerçek bir ‘mezhepçi‘ veya dini bir devlet gibi davranmamış olan bir Suriye’yi de yeniden tesis edecektir.
Onbinlerce yeni cihatçı mı yaratacağız?
Esad’a karşı böyle bir politika değişikliğinden kaybedecek çok az, kazanacak da çok fazla şeyimiz var. Onu güç yoluyla devirmeye çalışmakta ısrar ettiğimiz takdirde, felaket anlamına gelen mevcut statükoyu devam ettirirken, bombalayarak yok edemeyeceğimiz onbinlerce yeni cihatçı yaratacağız.
Türkiye’ye ne yarar sağlar?
Suriye’deki ihtilafa son vermek ve eski düzene geri dönmek, Bağdat’ın IŞİD’i Irak topraklarında kurutma amaçlı politikalar geliştirmesini kolaylaştıracaktır. Esad’ı devirme yönündeki başarısız hamlesinin uzun zamandır esiri olan Türkiye de Suriye’deki düzenin yeniden tesis edilmesinden kazanç sağlayacaktır; sığınmacı akışı kesilecek ve son dönemde güçleri artan Kürtlerle ciddi müzakerelere geri dönme şansını bulacaktır.
Zaten başından beri derdimiz Esad değildi
Evet, Suriye’ye demokrasi getirmek hoş bir şey olurdu fakat şu an deneyimlerimizden de biliyoruz ki, diktatörleri güç yoluyla, özellikle de dış güç yoluyla devirmek, nadiren barış ve daha iyi bir liderlikle sonuçlanıyor. Zaten ABD esasında başından bu yana, Suriye’de demokrasi vizyonundan ziyade Esad’ın İranlı müttefikini devirme hevesiyle hareket ediyordu.
Gelinen noktada, önümüzdeki en acil görev savaşa son vermek; anarşi, daha derin kutuplaşma, yeni uluslararası silahlı müdahaleler, öfke ve küresel cihatçıların yeni militan toplama videolarından başka hiçbir şeye yaramayan bu sınır ötesi ihtilafı sonlandırmak.
Rusya ve İran çıkar sağlasa bile…
Fakat bir dakika: Esad’ın Şam’daki iktidarının teyit edilmesinden Rusya ve İran çıkar sağlamayacak mı? KEsinlikle evet. Peki bu, böyle bir seçeneği yanlış kılar mı? Bunun yerine Esad’dan kurtulma amaçlı beceriksiz girişim çerçevesinde kötü adamlara para akıtmaya devam mı etmeliyiz? Bombalamaya ve hem İslam Devleti’nden hem de Esad’dan nefret ederken bizi sevmek gibi zorlu kriterlere uyan, kötünün iyisi bir cihatçı grubu aramaya devam mı etmeliyiz?
Makalenin İngilizce orijinali