Batılı ülkelerin Bahreyn’deki devrime karşı suskunluklarını sürdüklerini söyleyen Bahreyn İslami Hareket Cemiyeti Genel Sekreter Yardımcısı Şeyh Abdullah Salih, “Halife rejiminin Bahreyn’de işlediği cinayetler savaş suçudur” dedi.
Batı’nın sessizliği eşliğinde, Halife rejimi, vatandaşların haklarını ihlal etmeye, talep ve inançlarına saldırıya devam ediyor. Bahreyn İslami Hareket Cemiyeti pazartesi günü bir açıklama yaparak, Halife rejiminin Muharrem ayı simgelerine yönelik saldırı ve hakaretlerini kınadı. Bu girişimlerin, rejimin, çoğunlukta olan Şii toplumu başta olmak üzere halkın dini inançlarını hedef alan politikasının devamın olduğunu belirtti. Açıklamada, Halife güçlerinin, Şiilerin yaşadığı bölgelere saldırarak, matem bayrakları ve pankartları dahil Muharrem simgelerine hakaret edip İmam Hüseyin (as) için yas merasimine mani olduğu, ayrıca matemcilerden birkaçını göz altına aldığı bildirildi.
Bahreyn İslami Hareket Cemiyeti Genel Sekreter Yardımcısı Şeyh Abdullah Salih Batılı ülkelerin Bahreyn’deki devrime karşı suskunluklarını sürdüklerini söyledi. Abdullah El-Salih bu konu hakkında yaptığı açıklamada, ” Halife rejimi Bahreyn’de cinayetler işliyor ve bu olayların birçoğu savaş suçu olarak tanımlanıyor. Bu cinayetler, Batılı ülkelerin hiçbir çıkara sahip olmadığı veya daha az çıkar elde ettiği ülkelerde olsaydı, yaşanan olaylar karşısında susmaz ve tepki gösterirlerdi” dedi.
Abdullah Salih sözlerinin devamında “Günümüzde Bahreyn’de hapse giren 5000 insan var. Bahreyn devriminin başladığı 2011 yılının Şubat ayından bugüne kadar 270’e aşkın kişi şehit olmuş ve 200’e aşkın insan yaralanmıştır. Bu olayların başlamasından itibaren 5000 kişi işini kaybetmiştir. Yani genel olarak olayların başından itibaren toplam 16000 insan işini Halife rejimi yüzünde kaybetmiş, ama bunların bazıları işlerine dönebilmiş ve geriye kalan 5000 kişi ise hâlâ işlerine dönememiştir” dedi.
Bahreyn devrimi ile gelişen diğer olaylar hakkında ise Abdullah Salih, “Bu olaylar boyunca 40 cami yıkılmıştır ki, bu yapıları tamir etme çalışmaları daha başlamamıştır. Ülkemizin 17 büyük dini düşünürü hâlâ hapiste tutuluyor. Birçok raporda mahkumlara işkence yapıldığı söyleniyor. Bu vahşice cinayetleri gerçekleştiren isimlerin yargılanacağı söylendi, ama bunun için hiçbir çalışma yapılmadı. Batılı ülkeler ise, Arabistan yönetiminden birçok çıkar elde ettiği için, Halife rejiminin cinayetleri karşısında hiçbir şey yapmıyor ve sadece açıklamalar yayınlamakla yetiniyor” dedi.
Abdullah Salih sözlerinin devamında “Batılı ülkeler, Suudi Arabistan yönetiminden elde ettiği çıkarlar ve özellikle petrol için Halife yönetimi karşısında susuyor. Arabistan yönetimi, 150 dolar değerindeki petrolü, 30 veya 40 veya 50 dolara Amerika’ya satıyor. Amerika ise başka bir ülkeden bu fiyata petrol alamıyor ve öte yandan bölgede askeri karargahlar yerleştirmeye çalışıyor. Öte yandan, Amerika ve Batılı ülkelerin Fars Körfezi kıyısındaki ülkeler ile ticari ve ekonomik ilişkileri vardır ve bu ülkeler ile ikili anlaşmalar imzalamıştır. Bu anlaşmalara göre, Fars Körfezi kıyısındaki ülkelerin ihtiyaç duydukları her şey, Amerika ve Batılı ülkeler tarafından temin edilecektir ve sadece geriye kalan küçük bir bölüm diğer ülkelerden alınacaktır” dedi.
Sözlerinin sonunda ise Abdullah Salih, “Amerika ve Batılı ülkelerin Bahreyn ve diğer Fars Körfezi kıyısındaki ülkelerden elde ettikleri en büyük çıkar, bu ülkelerin İsrail karşısında durmamalarıdır. Bu ülkelerde İsrail ile karşı olan ve İsrail’in yargılanmasını isteyen tek bir yetkili bile yoktur. Fars Körfezi kıyısındaki Arap ülkeler, Filistin’in özgürlüğe kavuşması için hiçbir şey yapmıyor ve İsrail ile anlaşmaları için Filistinli gruplar üzerine baskı kuruyor” dedi.
Bahreyn Milli Platformu Genel Sekreteri Fadıl Abbas da Muharrem günlerinde dini simge ve sembollere saldıran ve hakaret eden Halife rejimini kınayarak, bu girişimlerin gelecek Kasım ayında yapılacak seçimlerde muhalefetin sesini kısmak amacıyla yapıldığını kaydetti. Abbas ayrıca, Halife rejiminin dini sembollere saldırılarına Mamanama’daki Batı büyükelçiliklerinin seyirci kaldığını ifade etti.
Bu arada İnsan Hakları İzleme Örgütü bir bildiri yayınlayarak, Halife rejiminin Aşura simgelerine saldırısını eleştirdi. Halkı rencide eden bu tür girişimlerin Uluslararası İnsan Hakları Bildirgesi’nin 18. maddesinde yer alan dini özgürlükler ve dini hakların ihlali olduğunu kaydetti. Açıklamanın devamında, uluslararası ve yerel hukuk kuruluşlarının Halife rejiminin bu tür girişimlerini kınadığı ifade edildi.
Bahreyn rejiminin Şiilere yönelik baskısı artarken, Bahreyn hapishanelerinde tutuklu bulunan sporcuları savunma komitesi de 14 Şubat 2011’den bu yana Bahreyn’de tutuklanan ve hâlâ serbest bırakılmayan sporcu sayısını 75 kişi olarak açıkladı. Tutuklu sporcuları savunma komitesi, bu rakamın sadece kayıtlı tutukluları içerdiğini, tutuklanan sporcuların sayısının daha fazla olduğunu kaydetti. Söz konusu komite, görüş ve akidelerinden dolayı bu insanların hapishanelerde tutulduğunu söyleyerek, Halife rejiminden tutuklu bütün sporcuların tahliyesini istedi.
Öte yandan, Bahreyn el-Vifak Cemiyeti Genel Sekreteri Şeyh Ali Selman, muhalefet ile Halife rejimi arasında siyasi reform için gerçek diyalog görüşmelerinin zaruretine vurgu yaparak, göstermelik seçimlerin asla çözüm olmadığını, zira bu seçimlerin krizin bir parçası olduğunu ve geçerli olmadığını belirtti.
İslami Hareket Cemiyeti Genel Sekreter Yardımcısı Şeyh Abdullah Salih, cemiyetin üst düzey üyelerinden Dr. Raşid er-Raşid ve siyasi aktivist Şeyh Murteza Senedi, Fars Haber Ajansı’nda “Bahreyn Seçim Süreçleri” başlığı altında düzenlenen bir oturumda, ülke içinde ve dışında parlamento seçimlerine paralel olarak referandum planını görücüye çıkararak, bu planın hayata geçmesi için atılması gereken adımlar ve gelecek seçimlerin boykot nedenlerini izah ettiler. Bahreynli muhalifler, parlamento seçimlerini boykot edeceklerine vurgu yaparak, Bahreyn halkının referandumda Halife iktidarına yüksek bir sesle hayır diyeceğini belirttiler.