MİLLETİN GAZINI ALDIK
31 Mayıs 2010 tarihinde İsrail’in Mavi Marmara gemisine saldırısından iki hafta sonra 14 Haziran’da AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, o bağırış çağırış içerisinde gözden kaçan bir röportaj veriyor reytingi yüksek bir gazeteye.
“Hesaba katmış mıydınız, yoksa bu saldırı sizin için bir sürpriz mi oldu?”. Çelik bu soruya, “Perşembenin gelişi Çarşambadan bellidir” diye cevap
vererek saldırının sürpriz olmadığını itiraf ediyor.Bu sözler üzerinde durmayı,pek çok soru sordurmayı hak ediyor ama konumuz o değil.
Aynı röportajda, Hüseyin Çelik’in, “Başbakan’ın bu çıkışları olmasa Türkiye’de antisemitizm daha çok artar” demesi üzerine Sevimay, “yani bir anlamda şişede biriken gaz mı kaçırılmış oluyor?” diyor,
Çelik, “elbette, halk verilmesi gereken tepkiyi benim devletim veriyor zaten diyor, rahatlıyor” cevabını veriyor.
GAZ TOPLANMASI VAR
Yine 16 Kasım 2012′de 32. Programında rahmetli Birand’ın, Başbakan’ın idam çıkışıyla ilgili sözlerini sorması üzerine Çelik, “toplumda oluşan tepkiyi karşılamak lâzım, Başbakan toplumda oluşan bir hassasiyet adına seslendirdi, bir gaz toplanması var” diyerek bu konuda da gaz alındığını itiraf ediyor. Sonra gerçekte idam cezasının getirilmeyeceğini, “başbakanın bu konuda talimatı yok, bir yerde taahhüdü de yok, AKP’nin gündeminde de yok” şeklinde ortaya koyuyor.
Eylül ayında Peygamberimize hakaret içerikli filmle ilgili “Arap sokakları ayakta Türkiye sakin, neden” sorusuna Başbakan, “Son on senede aşırılıklar törpülendi. Bir anlamda paratoner gibi olduk, gaz aldık” diyerek bu konuyu BM’ye getireceğini, Türkiye’nin başı çekmesi gerektiğini söylüyor. Ancak BM’ye bu konuyla ilgili herhangi bir teklif getirilmiyor,sonra da unutuluyor zaten.
Anlaşılan o ki, bir şey yapılacağından değil toplumda biriken gazın alınması amacıyla zaman zaman ya da sık sık bazı sözler söyleniyor! 10 yıllık dönemde hangi konularda samimi olundu, hangilerinde sadece biriken gaz alınmış olabilir diye düşünmeden edemiyor insan.
Defalarca karakollarımız basılırken, “bıçak kemiğe dayandı, kimse sabrımızı sınamaya kalkmasın, misliyle cevap verilecektir” sözleriyle de toplumda biriken gazın alınması mı amaçlanıyordu? Çünkü ne bıçak kemiği kesti,ne sabır taştı, ne de misliyle cevap verildi.
Terör örgütü askerlerimizi şehit ederken Oslo-İmralı trafiğinin bir hayli yoğun olduğunu bugün bilmeyen, duymayan kalmadı.“PKK ile görüştüğümüzü söyleme şerefsizliğini yapanlar hesabını verecektir” sözlerinin gölgesinde üstelik. Şimdiyse gizli müzakereden açık müzakerelere geçilmiş görünüyor.
GURUR DUYULAN BARZANİ
2007′ de “Barzani teröre destek veriyor, muhatabımız değil”le birlikte, “bıçak kemiğe dayandı, misliyle cevap verilecek” gibi “gaz alan” sözlerin geldiği nokta; Barzani ile ticaretin geliştirilerek bir devletin temellerinin sağlamlaştırılması, terörle mücadelenin müzakereye dönüşmesi, Suriye’de birlikte çalışma ve “gurur duyulan” Barzani…
İsrail’ e karşı sarf edilen sözler Hüseyin Çelik’in dediği gibi toplumda biriken gazın alınmasını, antisemitizmin artmasını engelleme amacı taşıyorsa, terör ve Barzani örneğinde olduğu gibi İsrail’le
ilişkilerde de gerçekte hangi noktada olunduğunu gösteriyor o zaman. Hele Esad gibi ortak! bir dert varsa…
Bu siyaseti; perde önünde bağırmaya, kavga etmeye, “öfke sanatını” göstermeye, perde arkasında anlaşmaya,ortak çalışmaya dayalı “gaz siyaseti” diye tanımlamak çok mu yanlış olur?