SURİYE’DEKİ KİMYASAL SALDIRININ SIRLARI
Filistin’den yayın yapan Dunya el-Vatan, Halep’in Han el-Asel bölgesine atılan kimyasal başlıklı roketlerin kimlerin, nasıl ürettiğine ilişkin ilginç iddialar gündeme getirdi.
Filistin’den yayın yapan Dunya el-Vatan, Halep’in Han el-Asel bölgesine atılan kimyasal başlıklı roketlerin kimlerin, nasıl ürettiğine ilişkin ilginç iddialar gündeme getirdi.
Geçen yazın sonlarında (Ağustos günlerinde) Nusra Cephesi örgütü, Türk istihbaratının yardımıyla, Suriye’de kendi alanında tek olan, sıvılaştırılmış klor gazı dolum laboratuarını ele geçirdi.
Üretim yeri, Halep’in 50 km doğusunda Halep-Rakka yolu üstünde yer alıyor. Buranın sermayesinin büyük bir kısmı özel sektör tarafından sağlanırken, devletin de laboratuara basit bir katkısı oluyordu.
Stoklarında yer alan klor gazı ile Halep’in tamamı, basit bir teknik ile üretilebilecek kimyasal bombalar ile yerle bir edilebilir. BU tür hassas ve tehlikeli sebeplerden dolayı, Suriye yönetimi; Birleşmiş Milletler ve Şam’daki temsilcileri (İbrahimi’nin ekibi) ile iletişime geçerek Birleşmiş Milletlerden girişimde bulunarak, silahlı grupların oradan çekilmeleri için ikna edilmelerini istedi.
Rusya, bu hareketlenmelerde, konunun ciddiyetinin anlaşılması için anahtar bir rol üstlendi. Yönetimin ve devlet tarafının; stokların askeri amaçlı kullanımını önlemek için, Birleşmiş Milletlerden var olacak temsilciler şartıyla, silahlı grupların orayı kontrol ettiğini kabul edecek noktaya gelen pazarlıklara rağmen, silahlı gruplar bunu reddetti.
En sonunda, üretim yerinin kapanması üzerinde anlaşmaya varıldı; ama içindeki tüpler yerinde kaldı. Silahlı gruplar üretim yerinin güvenli olan başka bir yere nakledilmesini veya stokların Fırat nehrine boşaltılması önerilerini de reddetti.
Laboratuarda, her biri yüzlerce kilogram ağırlığında onlarca tüp bulunmakta. Laboratuar işgal edildiğinde, toplamda 6 ton civarında klor gazının depolarda hazır halde var olduğunu söyleyebiliriz.
Şam büyüklüğündeki bir şehrin suyunu bir ay boyunca arıtabilecek nitelikte olan her bir tüp, 20 bin nüfuslu bir kenti ortadan kaldırabilir. Laboratuar içinde var olan tüpler, Şam ve Halep halkının tamamını imha etmeye yetecek kapasitede.
Nusra Örgütü, Suriye’deki, klor gazını kullanma tekniklerini bilen tek örgüt
Nusra örgütünün, klor gazını kimyasal silah gibi kullanabilme hikayesi Irak’a dayanır. Amerikan işgalcilerin çekilmesinden sonra, Ürdün ve Arabistan istihbaratının, Maliki hükümetini zayıflatma savaşında, Ürdün istihbaratı, ”Irak İslam Devleti” adlı terör örgütüne, Ürdün’den klor gazı kaçırılması noktasında kolaylıklar sağlamıştı.
Irak İslam Devleti adlı örgüt Ürdün ve Suudi Arabistan istihbaratının yardımları ile, klor gazından ilk defa kimyasal silah tekniğini kullanan örgüt idi.
Medya ise, Arabistan istihbaratının bu bağlamda, mezhep soykırımını görmezden geliyor ve üstünü kapatmaya çalışıyor. Neredeyse her gün patlayan bombalı araçların, öldürdüğü insanların aylık oranı 1000’den fazla olduğu söyleniyor.
Bilindiği üzere, Nusra örgütünün, asıl olarak “Irak İslam Devleti” örgütünden gelen “Birinci Nesil” ve “İkinci Nesil” kadroları, Suriye’deki silahlılar arasında, bu tekniği kullanabilen tek taraflardır. Buna ek olarak, Irak İslam Devleti, 2011 sonbaharında, patlama konularında uzmanlardan oluşan Nusra örgütünü kurmak üzere, militanlarınıSuriye’ye ilk olarak gönderen örgüttür.
Haftalar önce, Halep’teki silahlı militanlardan öğrenilen bilgiye göre, Nusra örgütü, havan toplarında ve füzelerinde kullanmak üzere, el koyduğu klor gazı laboratuarın deposu ile beraber, klor gazlı roketler üretmeye başladı.
Önceki gün Han el-Asel’de kullanılan roketin içeriğinin, patlama yerinde bıraktığı izlere bakılırsa klor gazı olduğu belirtiliyor.
Patlama yerinin resmi, iki İngiliz kimyacıya soruldu, iki kimyacı da, patlama yerinin nerede olduğunu bilmeden, benzer yorumlar yaptı. Kimyacılardan biri tereddütsüz bir şekilde “yanmış klor gazı izleri” dedi. Diğeri ise “Doğal halinde olan kimyasal bir madde veya sıvı halinden gaz haline dönüştürülmüş bir madde olabilir” dedi.
Geriye kalan işaretlere bakılırsa, işlenen suç muhtemelen mezhepsel idi. Bölge halkının çoğunluğuna bakılırsa, Vahhabilerin devrim sözlüğünde ”kafirler” diye sınıflandırılmış, Müslüman azınlıklardan oluşuyor. Bölgede, yüzde 20 oranında Ermeni Hıristiyanların da var olduğu biliniyor.