IŞİD’in kaynağı uluslararası Siyonizm’dir
Ortadoğu bölgesinde terör olaylarının artması üzerine, Amerika’nın eski dışişleri bakanı ve Yahudi asıllı eski siyasetçi ve aynı zamanda bazılarına göre Amerika’nın geçen on yılların dış siyaset mimarı Henry Kissinger, bölgedeki olayların sırrı ve Ortadoğu gelişmeleri bilmecesine yanıt mahiyetinde olan bir takım itiraflarda bulundu.
Batı’nın gelmiş geçmiş en ünlü siyasetçilerinden olan Henry Kisisnger, Batı’nın hâlihazırda mevcut şartlardan en azami derecede yararlanması gerektiğini belirtti. Kisisnger, Müslümanlarla Arapların birbirlerini öldürmelerine izin verilmesini ve İsrail’in sahneye çıkıp petrol üreten 7 önemli ülkeyi işgal etme zemininin sağlanması için gerekli şartların oluşturulmasını söyledi. Daha önceleri, İsrail’in tamamen çökeceğinden söz eden Batı siyasetlerinin asıl mimarı Henry Kissinger, şimdi de çelişkili ifadelerle her şeyin yolunda olması halinde Ortadoğu’nun yarısının İsrail’e ait olacağını ima etmeye çalıştı.
Batı’nın en tecrübeli siyasetçisi olan Henry Kissinger’in ifadeleri aslında, Batı ile uluslararası Siyonizm’in bölge için tehlikeli hayaller gördüğünü gözler önüne sermektedir. Henry Kissinger’in sözleri ve itirafları hiç kuşkusuz, bölgede sözde “İslam” bayrağı altında meydana gelip giderek yayılan tekfirci ve terör örgütlerinin kaynağının, uluslararası Siyonizm olduğunu göstermektedir. Suriye ve Irak’ta başta IŞİD örgütü olmak üzere diğer tekfirci terör örgütlerinin eylemlerini arttırmalarından beri bu terör örgütlerinin hamilerinin tüm bölge için tehlikeli ve uzun vadeli planlar hazırladıkları anlaşılıyor. Bu da bir gerçek ki, tekfirci ve selefi terör çetelerinin arkasında muhakkak ki, uluslararası Siyonizm ve Batılı sömürgeci ülkeler bulunmaktadır. Bu güçler tarafından silahlandırılıp lojistik ve mali destekler almaktadırlar. Siyonist basın organı Yediot Ahronot gazetesi geçenlerde, İsrail güvenlik yetkililerinin IŞİD terör örgütünün İsrail için tehdit sayılmadığını belirttiklerini yazmıştı.
Siyonist İsrail savaş bakanı ise şunları belirtmişti: “IŞİD bizim için tehlike arz etmediği gibi üstelik bizim sınırlarımızı korumaktadır.” Bu da bir gerçek ki, tekfircilerle soykırımcı rejim İsrail arasındaki münasebetler ve bağlantılar aslında stratejik ve çok yakın ilişkilerdir.
Öte yandan Hizbullah Hareketi Genel Sekreteri Seyid Hasan Nasrullah şunları belirtmişti: “Tekfirci düşünce bölge için en büyük tehdit sayılmaktadır. IŞİD terör örgütü Siyonist rejimin dışında bütün dünya için özellikle bölge için en büyük tehdit ve tehlikedir. Herkes için açıktır ki, IŞİD terör örgütü Filistin topraklarını kurtarmak yerine Müslüman kentleri işgal etmek peşindedir.”
Terörist örgütlerin asıl ve gerçek mahiyetinin açığa çıkarılamsıyla, hâlihazırda Müslümanlar ve İslam devletleri için iki mesele ortaya çıkıyor, onlar da şunlar: Tekfirci örgütlerin yarattıkları tehlikenin önemsenmemesi, gelecekte telafisi imkansız sonuçları ve stratejik hataları doğuracaktır. Mevcut şartlarda gerçekleri kavrayabilen ülkelerin ortak bir cephe kurmaları gerekir. Bütün Müslüman devletler ve milletler, IŞİD ve diğer terör örgütlerinin tüm dünyayı tehdit ettikleri ve tehlike arz ettiklerini dikkate almaları gerekir. Şu kesin olarak bilinmelidir ki, bu örgütleri meydana getirenlerin asıl hedefi İslam ülkeleridir. Henry Kissinger’in belirttiği gibi, asıl hedef bölge güvenliği ve istikrarının zedelenmesidir ve bundan güdülen asıl amaç da Siyonist İsrail rejiminin kendi şom amaçlarını hayata geçirebilmesidir.
Bölgede Siyonistlerle birlikte şom ve fitneci girişimlerde bulunan ülkeleri ve özellikle Siyonistlerle birlikte ve bu sahte rejimin yoğun destekleriyle İslam ülkelerini hedef alan ülkeleri uyarıyorum. Bu devletler şunu bilmeliler ki, yaktıkları ateşin dumanı kendilerine de sıçrayacaktır. Bölgedeki son gelişmeler gösterdi ki, tekfirci ve selefi örgütler için karşı tarafın Şii veya Sünni veyahut da Hristiyan olması fark etmez. Bu terör çetelerinin asıl amacı, bütün bölgeye musallat olup Siyonistlere cani gönülden hizmet etmektir. Bölgedeki gerici devletler adı geçen terör örgütlerinin sömürgeci devletlerin istekleri ve taleplerini göz önünde bulundurduklarını düşünüyorlarsa, tamamen yanılıyorlar ve geç olmadan izledikleri siyasetlerini yeniden gözden geçirip değiştirmeleri gerekir. Artık daha fazla, İslam dünyasına ve kendi milletlerinin menfaatlerine darbe vurmasınlar. Hiç kuşkusuz Siyonistler, Batı ve bazı Arap devletleri, kendi bölgesel müttefiklerine şiddetli bir şekilde gönül vermektedirler. Zira adı geçen satılmış unsurların yardımları ve destekleri olmadan önceden belirledikleri hedeflere asla ulaşamayacaklardır.
Aslında bu tuzak, tekfirci ve selefi terör örgütlerinin müttefikleri olan bölgedeki satılmış devletler için Siyonistler tarafından kurulmuştur. Eğer bu devletler terör örgütlerinin onlara vefakâr olacaklarını düşünüyorlarsa, bilsinler ki tamamen yanılgı içindedirler. Tekfirci ve selefi terör örgütlerinin desteklerini kesmeyen devletler çıkarlarına uygun hareket edeceklerini düşünüyorlarsa, yine bilsinler ki tamamen hata içindedirler. Satılmış devletler ve onların uluslararası alandaki sahiplerinin bilmeleri gereken husus şudur ki, Müslüman milletler Siyonizm’in fitneci komplolarının boyutlarının farkındadırlar ve bu süreç onların hayallerinin gerçekleşmesi için uygun bir süreç değildir. Müslüman milletlerin asıl isteği, tekfirci örgütlerin kökten yok olmalarıdır ve İslam dünyası er ya da geç kanser tümörünün bölgeden tamamen silineceğine tanık olacaktır. İslam ülkelerinin şimdiki şartlarını dikkate alarak, vazifelerini yerine getirmeleri halinde bu hedefe ulaşmak hiç kuşkusuz mümkün olacaktır.